![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcttm-0th4MkuP-e1CDiTTgY7bVwPZOd2Y-iOJXJiktdgLiLz5kMs3cYV7joOkuQcFszb-nxCdbZb0CeTM2wOCJTVPDyWauUNN5anINBVyPb-0qncPJWDYuSZayeX3WBiNoLkfSh7AwA/s400/k%25C4%25B1zkulesi.jpg)
Yoklukta duruyorlar
Bir genç adam eşi ve çocuk
Üstleri başları dökülüyor utanca
Bu dert değil
Çocuk iki gündür aç
Sadece çilede durmak geliyor ellerinden
İşsiz sessiz çaresiz ezilerek
Ne kapı çalıyor
Ne bir zarf geliyor ki o yardım zarfları
Üzerinde isim soy isim
Adres fakirlik
Yazılmasa da olur
Belki biri arar diye
Bulunabilecek o yerde
Onurda
Gözlerden ırak
Başları dik alınları ak bekliyorlar
Bir çınar ağacı
Sevgiyle bakıyor parkta onlara
Tüm yapraklarını dibine dökerek
Boğaziçi o koca ırmak
Onurlarından tanıyor
Başını göğsüne bastırışından çocuğunun
Sularına kendini bırakma hayali kurarken kadın
Adam gelene kadar
Kıyıya serpilmiş
Sabır taneleri
Kızkulesi’ne doğru adam
Topuğu çatlayana kadar
Işığına koşuyor yeşil gözlerinin
Sevincine gelmektir muradı eşinin
Sadece durulan bir yer
Burası koskoca bir acı
Kadının durduğu
İki tepe arasında
Kocaman koşulan
Gözyaşı dökülen
Ter dökülen
Savaşarak beklenen
Kocaman bir yer
Tam orada
Umutta dururlarken
Neydi konuşan gecenin geç vaktinde
Mum ışıklı pencere mi
Saksıda kurumuş çiçek mi
Nadir açılan kapıda
Eski ayakkabılar mı
Neydi yüksek sesle konuşan
Bakkal defteri mi
Faturalar mı kesme ihbarı mı
Neydi fark edilmeyen
Kitap açılsa
Saksıdaki çiçek de açar
Çünkü çiçekler asırlık kitap kokar
Kitapla evde kesilir sandık kokusu
El sürülmez çeyizlere
İstanbul, 1988