Oturduğumuz masa hayatın
Ölüm sınırında
Bir uçurum
Düşüp de sözün parçalandığı
Tek tek ayrıldık oyundan sahneye
Çıkmak için
Önceleri yitip gittik
Bu renkler dünyasında
Bir tek ben
Kaldım her işin tek adayı
Buraya kadar!
Ey benim yılkı eylülüm
Saatleri sert adımlarla
Geçit resminde tarihin
Canına kıyıldı kuşağımın
Kanı Bir çuha kutusunda
Ve başparmak
Amel defterinin bir sayfasında
İlk bildirisinde bir darbenin
Altta rütbe
İsim soy isim
Ünvan
Kandan
Kurumuş bir parmak mührü
Her haki yıl ki
O günden beri üniformalı
Burası sabırdır
Cahillik çıkışında
Olgunluk
Kapısı nadir açılan
Ve son harcanan vaktidir doruğunda
Kavak yelleri esen çağın
Şehrin ufkundan düşen bin bir parça
Öfkeyi toplama anı geldi
Kızarmış gözlerle
Ve yabancılara bir yaralı gülücükle dost
Aramaya çıkmanın
Bir pazar tezgahı kadar
Saldırgan yalnızlık hurdalığında
Şiire yarar kelime aramanın
Anlamın alacakaranlığında mahcup
Arz-ı hallerden
Ve buluşulamayan gözlerden
Bir sahte umut kapmanın
Sonu olmalı
Bir heyulada deliksiz uykunun..
Sevgilim otobüste
Başını cama koyduğunda
Ve saçını okşadığında
Kucağında ağlayan kızımın
Döktüğü gözyaşları kadar sıcak
Billur kelimeler sağınağında
Islandım
Sesimde diziliyor milyonlarca
Harf bir anda
Avuçlarım gökyüzüne
Şehvetle açık
Hayalperestliğin neresinden
Dönersen kardır diyebilmeli
Cılız ışıkları sürgün
Sabahının
Doğru başlangıçlar vardır
Fakat benim için hayat
Bir sabah gazeteci büfesine
Bakmadan geçtiğimde başladı
Tam anlamıyla televizyonu
Fişten çektiğim akşam
Küçük kırmızı ışığı söndüğünde
Ruhumda hissettim
Bir yeşil ışık lekesi kışkırtıyordu
Yatak odası
Mutfak derken boşalttım
Bütün bir hayatı
Dışarı bıraktım son olarak kitapları da
Ağır bir pişmanlık
Gömüyor kalbimi
Pıhtılaşmış anıya
Nerede o çocuk gülücüğü
Can kurtaran hale
Yok mu yüzümü onaracak
Üç beş damla umut
Ve söz kanı
Kalbimin sesini güçlendirecek
Hayat hikayem
Bir cümle-i mutarıza
Ayrılığın boynundaki yaftada
Martı çığlıklarının kıyısında masada
Üç genç adam
Biri gözlüğün kirli camını
Siliyor mavi örtüyle
Ötekinin yüzünde perdedir sigara
Dumanları
Masa boşken de görmedi
Böyle bir sessizliği
Garson uğramıyor saatlerce
Nefes kesen bir kızıl
İtiraftır
Damarları kurutur
Oysa arzunun külleri
Soğuk
Ruhu besleyemez hiçbir gelecek..
1990, Kadıköy
8 Nisan 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
MAVERA KERVANI
Barış çetrefil Kardeşlik güller şehridir Kitaba bakılır her adımda Mühürlü haber tartılır kuşlarla çiçeklerle Sarı sessizlikten muşt...
-
Kadınları neyin topladığını biliyorum Bıçakla yüzüm arasına Yetimliği kaldırıp Çocukların üstünden atamama kederinin yanına Sevinçlerine h...
-
Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da vefat ettiğinde, Uğur Mumcu, Cumhuriyet’teki köşesinde yayınladığı “Necip Fazıl” başlıkl...
-
Ayna hayatla ölüm arasında Ayçasına tutunup parlarken yüreğim Şarkılarla türkülerle yaktılar canımızı İçimi kaplıyor ağzının lavı Vuslat ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder