27 Mart 2009 Cuma

İSLAM, ŞİİR VE ŞAİR


Şiir, dilin doğuşuyla beraber yazıdan önce ortaya çıkmış bir edebiyat türüdür. Kendine ait dili, müzikalitesi, estetik bir etkileme gücü vardır. Eflatun, şiiri tanımlarken "büyülü söz" ifadesini kullanmıştır. Bizde de şiir için "sihr-i helal", yani "helal büyü" tabiri kullanılır. Büyü dinimizde haramdır, ama şiirin büyüsü başkadır. Şiirin öyle bir cazibesi vardır ki, insanın aklını başından alır, başka bir áleme götürür.

Montaigne diyor ki: "Nasıl ki mıknatıs bir iğneyi kendine çekmekle kalmaz; onu da mıknatıslayıp başka iğneleri çekme gücü verir. Tiyatrolarda daha açıkça görülür ki şairi öfkeye, yasa, kine kaptıran, dilediği yerde kendinden geçiren o kutsal ilham gücü şairin aracılığıyla oyuncuya, oyuncudan da bütün bir halka geçer. Birbirine asılan mıknatıslı iğneler dizisi gibi."

* * *

Şiir kelimesi dilimize Arapça'dan geçmiştir. "Şuur" kelimesiyle aynı köktendir. Manası, "fehm-i idrak", yani, "anlama, bilme" demektir. Ölçülü, biçimli ifadeler bütünüdür. Şu halde şiirin, bilgi elde etme vasıtalarından biri olması gerekir. Yani şiir, sezgi vasıtasıyla elde edilen bilgi çeşididir.

Bergson sezgiyi şöyle tarif eder: "Sezgi, bizi bir varlığın, dışımızdaki bir objenin içine sürükleyen zihni sempatidir. Böylece, içimizdeki şuurla dışımızdaki eşya aynılaşmış olur. Sezgi, şuurla eşya arasındaki farkı ortadan kaldırır. Ancak, şuurla eşyanın birleşmesinde eşyanın hususiyetleri ortadan kalkmaz. Benliğimiz bir an için eşyanın karakterine sığınarak onu olduğu gibi tanır. Bu bir nevi mistisizme ulaşmaktır." Nitekim, Necip Fazıl da "Şiir Allah'ı arama sanatıdır" demiştir.

"Şiirde bilgi olmaz, fikir olmaz, mana aranmaz, sadece bir duygudan ibarettir" anlayışı, şiir kelimesinin manasını bilmemek demektir. Bizde genel olarak düşünce geleneğimiz zayıf olduğundan, şiirlerimizde düşünce unsuru azdır. Ancak, dünyadaki büyük şairlerin şiirlerinde düşünce var, felsefe var. Şiirde daima iki unsur önemlidir: His ve fikir. Şiir, düşüncenin duygulaştırılması, duygunun da düşünceleştirilmesi şeklinde kıvama erer.

Kur'an-ı Kerim'in şairlere nasıl baktığına gelince; Şuara Suresi'nde, "Şairlere gelince, onlara da yoldan sapmışlar uyarlar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyi söylediklerini görmez misin? Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler neye, nasıl dönüşeceklerini yakında görecekler (224, 225, 226,227)" denilmektedir.

Müşrikler, Kur'an'ın gayb áleminden verdiği haberleri şeytanların ilhamı, nazmını da şiir olarak telakki ediyor, dolayısıyla Hz. Peygamber'e "káhin" ve "şair" diyorlardı. İşte bu ayetler, onların bu tür asılsız iddialarını reddetmek için inmiştir. Ayette görüldüğü gibi şiir ve şairler, mutlak olarak yerilmemiştir.

Aksine, şiirin iyisine ve güzeline insanları teşvik vardır. Kur'an her vadide dolaşan, iyi-kötü, eğri-doğru her konuya girerek toplumu etkilemeye çalışan ve sözleriyle fiilleri birbirini tutmayan şairleri makbul saymamış, onların peşinden sapkınların gittiğini vurgulamıştır. İman eden, yararlı işler gören, yüce Allah'ı çok anan, zulüm ve haksızlıklar karşısında şiirleriyle mücadele veren, hakkı savunan şairleri ise istisna tutmuştur.

Hazreti Peygamber'in ashabı içerisinde O'nun beğenisini kazanmış, takdirine mazhar olmuş birçok şairler vardı. Bunların başında Hasan Bin Sabit gelmekteydi. Şiirleriyle müşrikleri hicvederdi. Onun hakkında Hz. Peygamber, "Sen şiir irşad ederken bil ki Cebrail de seninle beraberdir" buyurmuştur.

* * *

Şiirin sosyal ve kültürel hayatımızda büyük bir önemi vardır. Şiirde elbette mecaz, kinaye, teşbih olacaktır. Ancak şiir sadece "sanat için sanat" değil, topluma yön verecek, tarihi şuur aşılayacak, haksızlığa karşı direnme gücü oluşturacak mesajları da ihtiva etmelidir. Arif Nihat Asya'nın dediği gibi:

"Beytiz, satırız, kinayeyiz, teşbihiz
Yollarda bu gün şiir, yarın tarihiz
Takip ederiz adım adım kafileyi
Şaşmaz kaderin elinde bir tespihiz."


Şairin bir özgürlük alanı vardır. O alan, insanın içinin, sezgilerinin, deneyimlerinin, hayallerinin ve duygularının alanıdır. Hiçbir şekilde müdahale kabul etmez. Şairler ve ozanlar da içlerinden, duygularından ve hayal güçlerinden fışkıranı yazar, söylerler. İslam, insan aklına ve düşüncesine özgürlük alanı açtığı gibi, şairin dünyasına da sonsuz bir ufuk açmıştır. Yeter ki Kur'an'ın yerdiği türden bir şiir olmasın.

Sonsuzluluğun eseri olan káinat bir şiirse, onu okuyan, yorumlayan zekáların arasından şairi çıkarıp atmak mümkün müdür?

Mehmet Nuri YILMAZ
Hürriyet, 22 Aralık, 2006

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5658416&tarih=2006-12-22

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MAVERA KERVANI

Barış çetrefil Kardeşlik güller şehridir Kitaba bakılır her adımda Mühürlü haber tartılır kuşlarla çiçeklerle Sarı sessizlikten muşt...